İSLAM MİLLETİ
Gerçekleri Görmek Ve Anlamak İçinSAKLANAN GERÇEĞİ ANLAMAK İÇİN

SUSA KATLİAMI

Susa Cami Katliamı Mizanında Hizbullah ve PKK

Mülhid PKK, 26 Haziran 1992 tarihinde Farqin (Silvan)`in Susa (Yolaç) köyünde İslam ve Kuran hizmeti veren muvahhid Müslümanları hedef seçti.



Mülhid PKK, 26 Haziran 1992 tarihinde Farqin (Silvan)’in Susa (Yolaç) köyünde İslam ve Kuran hizmeti veren muvahhid Müslümanları hedef seçti. Kemalist rejim askerlerinin kıyafetlerini giyerek Susa köyüne saldırdılar. Cuma akşamı camide yatsı namazını müteakip siyer dersi yapan Müslümanları cami avlusunda toplayarak onları yayılım ateşine tuttular. Saldırı sonunda on Müslüman şehid olmuş ve dördü de yaralanmıştı. Kürd halkının hakları(!) için mücadele ettiklerini söyleyenler bu mübarek gecede Kemalist rejim askerleri kılığında on Müslüman Kürd’ü cami içerisinde şehid etmişti. M.Hüseyin Çetinkaya (32), M.Said Fidancı (30), kardeşleri Meki (21), Medeni (19), M. Zeki (15), Hc. Ahmet Kantar (40) ve oğlu14 yaşındaki M. Emin, Ali Uslu (28), Adnan Kantar (19) ve Molla A.Haluk Oğuz (21) bu katliamda şehid olan Müslümanlardı. Bu azizleri, şahadetlerinin yıldönümü münasebetiyle yad eder, camide akıtılan pak kanlarının İslam davasının zafere ulaşmasına ve Müslüman halkımızın kurtuluşuna vesile olmasını yüce rabbimizden niyaz ederiz. 

Tarihimize PKK’nın gerçekleştirdiği Susa Cami katliamı olarak geçecek, yakın tarihimizin bu acı olayını kısaca özetledikten sonra aslında bu olayı bir ölçü ve mizan olarak kabul ederek bazı hakikatleri dile getirmekte fayda vardır. 

Bilindiği gibi Hizbullah ve PKK siyasi güç olarak bölgemizin iki gerçeği olup kuruluşları 1980 öncesine dayanmaktadır. Fikir, sistem, metod, amaç ve hedefler bakımından baktığımızda; PKK: Marksist bir örgüt olup, sosyalist sistemi benimseyen, silah ve şiddete başvurarak etnik milliyetçiliği ön plana çıkaran ve bu yolla bağımsız Kürdistan hedefini gerçekleştireceğini(!) vaad etmekte idi. 

Hizbullah ise; İslami bir hareket olup, İslami idare sistemini benimseyen, peygamberimizin nebevi metodunu esas alarak davet, tebliğ, irşad ve ıslah çizgisini takip eden ve Müslüman Kürd halkının bu yolla ancak kurtuluşa ereceğini hedefleyip hizmet ve mücadelesini vermekte idi. 

PKK, Hizbullahi hareketin bölgede güçlenmesinden rahatsız olup 1990 dan itibaren bu harekete karşı her türlü karalama faaliyetlerine ve şiddete başvurdu. Yavaş yavaş çatışmayı bölgenin her tarafına yaymaya başladı. Hizbullahi hareket kendisine tahmil edilen bu çatışmaya karşı meşru müdafaa hakkını kullanarak saldırıya uğradığı yerlerde karşılık vermeye başladı. Kendisine saldırılmadığı yerlerde asla eyleme geçmediği gibi saldırılara karşı da sadece cevap vermiş ve hiçbir zaman saldıran taraf olmamıştır. Yani eğer kendisine bir saldırı yapılmışsa cevabını verip beklemiştir. Eylemlerin devamını sağlamamıştır. Bunu bir prensip olarak devam ettirmiştir. Bu önemli noktayı göz ardı etmemek lazımdır. 

Susa cami katliamından kısa bir süre önce çatışmalarda nisbi bir sükunet ve hafiflik meydana gelmiş, Hizbullah da bu sukuneti bozmamış ve devamından yana olmuştur. Ancak her ne olmuşsa yine PKK saldırıya geçmiş ve saldırılarının boyutunu katliamlara vardırmıştır. 

O gün huzur ve sükunetin kendisine faydalı olmadığını, çıkarının çatışmalarda, kargaşalarda ve gerginliklerde olduğunu ve ancak bu ortamlarda hayat bulabileceğini düşünen PKK bu gün de aynı çizgiyi takip etmektedir. Beslenme kaynağının çatışma, gerginlik ve tedirginlik olduğu tescillenmiştir. Bunların izale olacağı yerde PKK işlevsiz kalacaktır. Çözüm ve çözüme yönelik her girişim âli(!) menfaat ve hedeflerine faydalı olmadığını ve çözümsüzlüğün daha çok işlerine yaradığını gören derin devlet ve PKK, çözümü dün istemediği gibi bu gün de istemiyor ve yarın da istemeyecektir. 30 yıllık pratik ve uygulamalar bunu ispatlamıştır. Ne yazıktır ki, onların âli(!) menfaat ve hedeflerinin bedelini mazlum ve mustazaf Müslüman Kürd halkı ödemektedir. 

Peki bu mazlum halkın talihi hep böyle mi kalacak? Hayır! Allah`ın izniyle bu mazlum halk, tüm İslami ve insani hak ve özgürlüklerine kavuşuncaya kadar bunun mücadelesini verecek dinamiklerini bağrından çıkaracak ve çıkarmıştır da! İslam hamuruyla yoğrulmuş Müslüman Kürd halkının temsilcisi ancak Müslümanlar olabilir. 

Selam ve dua ile…
M. Zeki GÜNEY 

kaynak: hüseynisevda.biz / arşiv 

----------------
terör örgütü pkk'nin sözde lider kadrolarından Mustafa Karasu'nun Hizbullah / Mustazaflar hakkında özgür politika (özgür gündem) gazetesinde çıkan yazısından sonra Türkiye Hizbullahı ile terör örgütü pkk arasında gerginlik yaşanmaya başlandı.
Yukardaki Susa cami katliam haberi pkk'nin katil yüzünün Hizbullah tarafından hatırlatma ve bir nevi pkk'ye uyarı niteliği taşıyor sanırım.Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Susa (Yolaç) köyünde 26 Haziran 1992 yılında asker kılığında bir grup PKK’lı cani,  yatsı namazında köy camisini basıp, köyde mütedeyyin özellikleri ile öne çıkan 10 Müslüman’ı şehid etti. Katliamın yıldönümünde dört oğlunu şehid veren baba Mustafa Fidancı ile konuştuk. Baba Fidancı 17 yıldır yaşadığı acıları ilk kez Doğruhaber’e anlattı. 

Diyarbakır’ın Silvan ilçesine bağlı Yolaç (Susa) köyünde 26 Haziran 1992’de asker kılığına giren PKK’lılar yatsı namazında köy camisini bastılar. Köyde dindar özellikleri ile bilinen kişiler camiden silah zoruyla dışarı çıkartıldı.  PKK’lı caniler, duvar dibine dizdikleri Müslümanların ellerini arkadan bağladılar ve dinlerini yaşamanın dışında hiç bir amaçları olmayan 10 Müslümanı uzun namlulu silahlarla acımasızca katlettiler.

Yapılan vahşette; Medeni, Mekki, Muhammed Zeki ve Muhammed Said Fidancı, Muhammed Emin, Adnan ve Haci Ahmed Kantar,  Molla Abdulhalik, Muhammed Ali Uslu ve Muhammed Hüseyin Çetinkaya şehid düştü. Aradan geçen onca yıla rağmen ziyaret ettiğimiz şehid yakınlarının hala acılarının taze olduğuna şahid olduk. Susa (Yolaç)’da yaşayan köylüler bir yandan PKK’nin cani katliamları, öte yandan devletin yoğun baskı ve sindirme politikaları yüzünden köyü terketmek zorunda kalmışlar.

Susa Katliamında şehid düşen Muhammed Said, Muhammed Zeki, Mekki ve Medeni Fidancı’nın acılı babası Mustafa Fidancı, yaşanan katliamı ve maruz kaldıkları zulmü ilk kez Doğruhaber’e anlattı. Baba fidancı; köyde İslami değerlerine bağlı birkaç aileden rahatsız olan PKK’lı köylülerin sürekli kendilerini ölümle tehdit ettiklerini dile getirerek, kendilerine karşı besledikleri kinin neticesinde “köy camisini basıp 10 mütedeyyin insanı hunharca katlettiler” dedi.

Ellerini arkadan bağlayıp cami kapısında kurşuna dizdiler

Sesi titreyerek, kelimeler ağızda düğümlenerek, gözyaşlarıyla olay gecesini anlatan 4 şehid babası Mustafa Fidancı; evinde olduğu sırada silah sesleri duyduğunu ve çıktığında şok bir tablo ile karşılaştığını söyledi. Baba Fidancı; “Cami kapısında kurşunlara dizilmiş bedenleri görünce şok oldum. Şehid edilenlerin arasında dört oğlum da vardı. Hepsinin elleri arkadan bağlanmış ve öylece kurşuna dizilmişlerdi. İlk şoku atlattıktan hemen sonra yaşayan var mı diye baktım. Oğlum Medeni henüz yaşıyordu. Onu hemen aracımızla hastaneye yetiştirmeye çalıştım. Ancak benim şoförlüğüm olmadığı için diğer köylülerden bir şoför istedim. Ancak nafile... Çünkü zaten çocuklarımı şehid ettirenler köyde yaşayan PKK’lı köylülerdi. Onlardan kimse yardım etmeyince oğlum kan kaybından şehid oldu” dedi.

Katliamda asker parmağı

Bu katliamın planlı bir şekilde yapıldığını belirten Baba Fidancı; katliamdan önce köyde elektrik ve telefon kablolarının kesildiğini, köylülerden birçoğunun katliam olacağından haberlerinin olmasından dolayı camiye gelmediklerini vurguladı. Katliamı planlayan ve yapanların köylüler olduğunu ileri süren Baba Fidancı, katillerin askerlerin gözleri önünde köyü terkettiklerini ancak onlara yönelik bir girişimde bulunmadıkları iddiasında bulundu. Katliamdan sonra bu olayı planlayan ve PKK ile irtibatlı çalışan köylülerin, ikişerli gruplar halinde köyü terk ettiklerini belirten Baba Fidancı; “Askerin gözü önünde katil caniler ellerini, kollarını sallayarak, köyden çıktılar” dedi. Bu durumu askere sorduklarında net bir cevap alamadığını belirten Baba Fidancı; “Daha sonra duyduk ki meğerse, katil caniler aralarında para toplayıp olayın örtbas edilmesi için ilgili komutanları memnun etmişler” dedi.

Koruculuk teklifini kabul etmedik asker bizi köyden çıkardı…

Olaydan sonra devlet tarafından kendilerine ‘koruculuk’ teklif edildiğini ancak bunu kabul etmediklerini vurgulayan acılı baba; “Jandarma köye gelerek, bize ‘korucu’ olmamız karşılığında ev, toprak ve para teklif ettiler. Biz bunu kabul etmedik. Köyü terk eden katiller ‘korucu’ olmayı kabul etmişlerdi. Asker bizi tehdit etti. ‘Burayı terk edeceksiniz’ dediler. Biz bunu da kabul etmedik. Daha sonra Askerler ‘köyü boşaltacağız, daha sonra tekrar köye dönebilirsiniz’ dediler. Bizi köyün dışına çıkartıp, katilleri köye yerleştirdiler. Biz, tekrar köye dönmek istedik. Bunu haber alan korucular üzerimize ateş açtılar. Birçoğumuz yaralandı. Bizi öldüren katil caniler, asker ile anlaşıp, bizi köyümüzden çıkardılar” dedi.

Devlet, 4 çocuğumu öldüren PKK’lılara tazminat ödedi

Devletin kendilerine zulmettiğini belirten Baba Fidancı; “Benim 4 tane oğlum PKK’lılar tarafından hunharca katledildi. Köyden çıkartıldık. Evimiz, bağlarımız, hayvanlarımız telef edildi. Köye de dönemiyorduk. Devlet, terör mağdurlarının acılarını hafifletmek için bir tazminat ödüyor; ama maalesef biz bundan yararlanamadık. Yolaç Köyünün mağdurları ve mazlumları biz olduğumuz halde, devlet karşı tarafa benim oğullarımın katilleri olan PKK’lılara tazminat ödedi. Köye Dönüş Yasasına başvurduk; ama halen bir netice alamadık. Nerde kaldı sözde hukuk devleti anlayışınız?” ifadelerini kullandı. 

 

 

Hıncını alamayan asker ve PKK’lılar el ele verip şehit mezarlığını tahrip etti

Olay ilk yaşandığında devletin bütün resmi ve sivil erkanıyla köye başsağlığına geldiğini, ancak sonra ne değiştiyse askerlerin hırçınlaştığını, şehid ailelerini köyden çıkardıktan sonra mezarlığa saldırdığını anlatan Baba Fidancı; “Bizler köyden çıkarıldıktan sonra köy, asker ile PKK’lı canilerin elinde kaldı. İçlerindeki merhametsizliği ve sapıklığı dışa vuran köylüler, katliamda şehit edilenlerin mezarlarına saldırdılar. Askerin emri ve katil canilerin eliyle mezarlık yerle bir edildi. Daha sonra ben kendi imkânlarımla 4 çocuğumun ve yanında bulunan köyün resmi imamı molla Abdulhalık’ın mezarlarını onardım” dedi.

Zalimleri Allah’a havale ediyorum…

Aziz İslam davası için 4 çocuğunu feda ettiğini belirten Anne Remziye Fidancı ise; sürekli Allah’a şükür ettiğini vurguladı. 17 yıldır PKK ve devletin zulümlerine maruz kaldıklarını belirten Anne Fidancı; zalimleri Allah’a havale ettiğini söyledi. Söz konusu 4 tane şehit çocuğu olunca duygulanan ve daha fazla konuşamayan acılı anne, bunun da kendilerinin imtihanı olduğunu sözlerine ekledi.


islammilleti.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol