İSLAM MİLLETİ
Gerçekleri Görmek Ve Anlamak İçinSAKLANAN GERÇEĞİ ANLAMAK İÇİN

DÜŞMANININ GÖZÜNDEN EL KAİDE !

 


VATAN GAZETESİ   YAZARI RUŞEN  ÇAKIRI’N 22.11.2003  YILINDA YAZDIĞI    ‘’El Kaide hakkında yanlış bildiğimiz on şey’’  YAZISINI İLGİNİZE SUNUYORUZ. YAZAR BU  YAZISINDA EL KAİDE İLE İLGİLİ BİR ÇOK SORUYA CEVAP VERMİŞ VE BUNUN  YANLIŞ OLDUĞUNU ANLATMIŞTIR. BİZDE BU YAZISINI ALARAK DETAYLI OLARAK CEVAPLAMA YOLUNA GİTTİK.      YAZININ ORJİNAL HALİNİ OKUMAK İÇİN  TIKLAYIN                                                                                                                                                                    



1. İDDİA VE YAZARIN CEVABI 

 


DETAY:Afganistan tecrübesi, Bin Ladin’in tüm dünyadan mücahitler yetiştirip küresel ölçekli bir hareket kurma fikrini etkilemişti. 1988’de El Kaide isimli bir hareket kurdu. Mısır Cihad cemaati lideri Dr. Eymen El Zevahiri, Ömer Abdurahman, ve daha bir çok tecrübeli İslamcı bu harekete katıldı. El Kaide Afganistan’da birçok kamp açtı ve 11 Eylüle kadar bazı tahminlere göre 20 bin savaşçı eğitti. İslam ülkelerindeki halk desteklerine rağmen başarılı olamamalarını ABD’nin diktatör rejimlere verdiği askeri desteğe bağlayan İslamcılar Zevahiri’nin tabiriyle “Köpeklerle değil sahipleriyle muhatap olmayı” tercih ettiler. Bu görüşün diğer adı “Uzak Düşman Stratejisi”’idi. Dünyanın birçok ülkesinde İslami hareket liderleri ABD yok olmadan ya da çok zayıflamadan İslam ülkelerinde başarı elde edilemeyeceğini, ABD’nin 20 yıl boyunca Müslümanların her başarısını engellediğini düşünüyorlardı. Artık ABD ile Müslümanlar arasında bir hesaplaşma kaçınılmazdı.

 

El Kaide ABD ile ilk defa Somali’de karşılaştı. Halka yardım götürme gerekçesiyle “Umut Operasyonu” isimli bir operasyon düzenleyen ABD, Somali’yi işgal etti. El Kaide lideri Bin Ladin en tecrübeli savaşçılarından bir timi ülkede halkı örgütlemesi için Somali’ye gönderdi. Bu kişiler 1993’de ABD Kara Şahin helikopterlerinin düşmesine neden olan ve birçok ABD askerinin öldüğü 17 saat süren çatışmalarda etkin rol oynadılar. ABD daha fazla dayanamayıp askerlerini Somali’den çekti. El Kaide o dönemde kamplarında eğitim gören birçok Somalilinin de desteğiyle Somali’yi üs edindi. Bu gün Somali’nin yüzde 85’ini kontrol eden Şebab hareketinin temelleri o dönemde atıldı.

 

Afganistan’da 1996’da -ABD’den bir dönem destek alan- bazı grupların başını çektiği iç savaşa tepki gösteren medrese mollalarından oluşan bir hareket hızla güç kazandı ve süreç içinde yönetimi ele geçirdi. Bu hareketin ismi “Taliban Hareketi”ydi. Ülke yönetimini ele geçiren Taliban, El Kaide’ye yeniden İslam Hilafeti kurmak amacıyla büyük imkânlar tanıdı. Hareketin lideri Afganistan Devlet Başkanı Molla Muhammed Ömer tüm dünyadaki Müslümanlara bu genç İslam devletini geliştirmek için mühendisler, uzmanlar, doktorlar göndermeleri, ayrıca ülkelerindeki diktatör yönetimlerle arası bozuk olan herkesi misafir edecekleri açıklamasında bulundu. Binlerce İslami hareket üyesi Afganistan’a hareket etti. Sadece 5 bin Özbek Afganistan’da kamplar kurdu, birçok Çeçen o dönemde 2. Çeçen savaşına katılmadan önce Taliban tarafından onlara tahsis edilen ve El Kaide tarafından yönetilen kamplarda eğitim aldı.

 

ABD ve Batılı güçler, 1979 İran devriminin mezhep merkezli anlayışı sebebiyle Sünni dünyada oluşturamadığı etkiyi Hanefi (Sünni) Taliban Hareketinin oluşturabileceğinden endişe ediyorlardı. ABD başta olmak üzere batılı devletler bu ülkeye ambargo uyguladı.[9]

 

Artık ABD ile büyük bir savaşa hazırlanan El Kaide ilk hamleyi gerçekleştiriyordu. Nairobi ve Darusselam’daki ABD elçiliklerini havaya uçurdular.[10] ABD buna karşılık Sudan’da Bin Ladin tarafından kurulan Şifa ilaç fabrikasını vurdu ve Afganistan’ı bombaladı ve 250 sivili öldürdü.[11] Dünya basını ABD’nin terör kamplarını vurduğunu iddia etti. Gerçek ise çok sonraları ortaya çıktı. El Kaide Sudan saldırısının intikamını almak için 2000 yılında ABD’nin Aden körfezinde bulunan ve dünyanın en büyük uçak gemisi olan USS Cole savaş gemisini vurdu.[12] Onlarca ABD askeri yaşamını yitirdi.

 

23 Şubat 1998’de bir basın açıklaması yapan El Kaide liderleri “Haçlılara ve Siyonistlere Karşı Cihad Cephesi’ni” kurdular. Tüm Müslümanları Filistin’in yeniden özgürleşmesi için Afganistan’da kurulacak Hilafet Ordusu’na katılmaya davet ettiler. Molla Ömer bu ordunun lideriydi ve Emirul Muminun olarak isimlendiriliyordu. Hem Usame bin Ladin hem de örgütün tüm üst düzey yöneticileri Afganistan’ın tek meşru lideri olarak Molla Ömer’i gördüklerini ilan ettiler. Bu durum hala değişmemiştir.

 

2001 yılında ABD Pakistan aracılığıyla ve daha değişik yollarla defalarca Taliban rejimini tehdit etti. Taliban ve El Kaide geçmişte İslami hareketlerin her başarısını baltalayan ABD’nin saldırı hazırlığında olduğunu biliyordu. USS Cole gemisi Afganistan’a doğru muhtemel bir işgal için harekete geçtiğinde uzun zaman boyunca ABD’ye karşı kendi ifadeleriyle “kibrini, hegemonik gücünü ve ekonomisini” hedef alacak bir saldırının planını yapmış olan El Kaide neredeyse 15 yıllık bu planı Molla Ömer’den izin alıp uygulamaya soktu. Bir El Kaide lideri daha sonra bu kararı şöyle açıklayacaktı:

 

‘‘Sorun şuydu: Ya arkamıza yaslanıp onların bize saldırmasını bekleyecektik, ya da onları beklemedikleri bir saldırıyla şaşırtacaktık. Biz ikincisini tercih ettik.’’

 

2. VE 3.İDDİA VE YAZARIN CEVABI
DETAY:Buradaki videoları izleyerek  Usame bin ladin'in ve adamlarının Amerikan istihbaratı içine nasıl sızdığını izleyeceksiniz.

 

 


ABD'yi 20 Yıl Kandıran El Kaide Ajanı 1 vahdethaber

 

BÖLÜM 2

 

 

BÖLÜM 3

 

 

BÖLÜM 4

 


 

BÖLÜM 5

 


 

 

 

 

 


Bu iddiaya  hürriyet gazetetinde  yer alan şu haber   yeterli    cevabı   verecektir.
  DETAY:Usame   bin ladin  dünyanın    sayılı  işadamlarından birinin çoçuğu olarak  dünyaya gelmişdir. babası aynı   zamanda  bir petrol  şirktetinin sahibidir. Babası Muhammed. Dedesi Avaz. Onun tam ismi de Usame bin Muhammed bin Avaz bin Laden.

Babası Muhammed Yemenlidir. Yemen –eğer bilmiyorsan- en iyi medeniyetlerin kurulduğu, Arapların kökeninin geldiği en eski ülkelerden biridir. Genç Muhammed Yemen’den Arap Yarımadası’nın batısında bulunan Cidde’ye gitti. Hamallık yaptı ve kendini geliştirerek kısa zamanda Arap Yarımadası’nın en büyük inşaat mühendislerinden biri oldu. Onun açık sözlü, dürüst ve ısrarcı biri olduğu biliniyor. Güçlü akrabalık ilişkilerine sahipti.

Ey Amerikalı, İslam hakkında ne kadar şey biliyorsun bilmiyorum ama ben sana Müslümanların üç kutsal mescidinden bahsedeceğim. Bunlar Mekke’deki Mescid-i Haram, Medine’deki Mescid-i Nebevi ve Filistin, Kudüs’teki Mescid-i Aksa. Müslümanlar için bunlardan daha kutsal bir mekan yoktur. Kabe’yi biliyorsundur. Mekkedeki siyah bir örtüyle örtülü kübik yapı. Eğer Hz. İbrahim ve Hz. İsmail tarafından inşa edilen bu binayı yakından gördüysen, etrafındaki yapı Usame’nin babası Muhammed tarafından inşa edilmiştir. Eğer fotoğraflarda Medinedeki Mescid-i Nebeviye bakmış ve mükemmel güzellikte bir bina görmüşsen orayı onaran Usame’nin babasıdır. Ve Yahudiler Mescid-i Aksayı yaktıklarında Araplar arasında yapılan ihaleyi Muhammed kazanmış ve orayı da o onarmıştır

Usame’nin babasının Yemenli olduğunu söylemiştim ama annesinin Şamlı olduğunu söylemedim. Dolayısıyla Usame hem Yemenli hem Şamlı. Dünyanın en iyi medeniyetlerinin kurulduğu iki bölgenin oğlu. Medeniyet ve tarihin oğlu. Doğum yeri ise Hicaz. Hicaz, risaletin toprakları.. Bu yüzden Usame’nin ruhu medeniyet, tarih ve inançların karışımıdır.

Usame’nin babasının konumu ve maddi durumu oldukça iyiydi. Öyle ki bir ekonomik kriz sonrası Arap Yarımadasının kralına ve tüm hükümet çalışanlarına 6 aylık maaşları kadar para vermiştir. Bu olaydan sonra Arap prensleri ve kralları arasında yüksek bir statü kazandı. Bu evden, bu aileden, bu onur ve bu saygınlıktan, bu uygarlık ve tarihten Usame çıktı!

Usame iyi ve sert bir şekilde büyütüldü. Babası varlığına rağmen oğlunun ciddi, çalışkan ve mücadeleci olarak yetişmesine çok özen gösterdi. Statü ve varlıktan dolayı edepsiz yetişen diğer zengin çocuklar gibi değil dindar, çalışkan ve ciddiydi.                                                                                                                                                                                                                          

5  VE 6.   İDDİA   VE YAZARIN   CEVABI 


DETAY:  BURAYA KADAR USAME  BİN LADİNİN HAYATINI ANLATMIŞTIK ŞİMDİ İSE TANZİMUL KAİDENİN DİĞER  LİDERLERİNİN  HAYATINA   BAKALIM:   EYMEN EZ ZEVAHİRİ: 1951 Kahire dogumlu olan Doktor Eymen Ez-Zevahiri ayni zamanda yetenekli bir cocuk doktoru ve cerrah. "Doktor", "Nur", "Hoca", "Usta" lakaplarıyla da tanınan El Zevahiri, Kahire Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1974'te mezun olduktan sonra 1978'de cerrahi mastırını tamamladı. Mısır'ın başkenti Kahire'de doğan ve rahat bir çocukluk geçiren 60 yaşındaki ez Zevahari, aslında bir göz cerrahı.                                                 MUHAMMED ATTA:  1 Eylül 1968'de doğan ve çocukluğunu Kahire'de geçiren 33 yaşındaki oğlu Muhammed El-Emir Sayed Awad Atta'nın örnek bir çocuk olduğunu belirten babası, "Mükemmel bir öğrenciydi. Tatil günlerinde bile bilimsel yayınlar ve romanlar okurdu. Oyuncak silahlarla oynamaz, savaş oyunlarından nefret ederdi. En büyük zevki benimle satranç oynamaktı" sözleriyle oğlunun terörist olmadığını anlattı.

Kahire Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde örnek öğrenci Muhammed, aynı anda şehirdeki Amerikan Üniversitesi'nde İngilizce, Goethe Enstitüsü'nde de Almanca öğrenmeye başladı. Muhammed, 1992'de Hamburg'a giderek şehircilik okumaya başladı. Üniversite profesörlerinden Dittmar Machule, Atta'yı çok ciddi ve zeki bir öğrenci olarak hatırladığını ifade ediyor. O dönemde genç yaşına rağmen çok ciddi bulduğu Atta'nın arada bir de olsa gülümsediğine şahit olduğunu belirten hocası, eski öğrencisinin köktendinciliğinin daha sonradan ortaya çıktığına kesinlikle emin olduğunu kaydediyor.

Atta, 1992'de Plankontor adlı desinatör şirketinde haftada 19 saat ve ayda 1.700 mark ücretle işe başladı. Kısa sürede kendini iş arkadaşlarına sevdirdi. Şehir planlarını başarıyla çizen Atta'nın çok değerli ve temiz projelere imza attığını belirten iş arkadaşları, iş yerinde dindarlığını açıkça ortaya koyan ancak politik konularda oldukça ketum olan Atta'nın, namaz saatlerinde işi bırakarak namaz kıldığını da anlatıyor.

 

islammilleti.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol