İSLAM MİLLETİ
Gerçekleri Görmek Ve Anlamak İçinSAKLANAN GERÇEĞİ ANLAMAK İÇİN

Batının Tekfirci Nusra Hayali

Son zamanlarda Batı'lı haber kaynakları Nusret Cephesi başta olmak üzere cihad hareketlerine adeta savaş açmış durumda. Önce övgülerle başlayan Nusret Cephesi analizlerinde okurlara bu hareketler hakkında oldukça ciddi dezenformasyon operasyonu yapılıyor. Suriye'de bazı kesimlerin kurdukları hayali devletlerle halkı direnişten oldukça soğuttuğu ve Esad güçlerinin oldukça sevindiren eylemlerle halkı bezdirmeye başladıkları gözleniyor. Ancak Nusret Cephesi'nin şu ana kadar bu tür bir uygulamasının olduğu tarafsız gözlemcilerce doğrulanmıyor. 

Nusret Cephesi savaşçılarının kendilerine mutlak güvenen kibirli insanlar olarak sunulduğu analizde Nusret Cephesi'nin bir aşirete ait köyleri yerlebir ettiği iddia ediliyor. Ancak bu iddia da gerçeği yansıtmıyor. Suriye'de Nusret Cephesi düşmanı yapılar bile bugüne kadar böyle bir iddiada bulunmuş değil. 

Analizde Nusret Cephesi'nin disiplini ve dürüstlüğü övülürken Esad'ın yerine gelen yeni  diktatör olarak tanımlanması dikkat çekiyor.  ÖSO'nun bazı kolları ile Nusret Cephesinin ortak operasyonlar düzenlemesinin "bazı kesimlerde" Nusret Cephesi'nin yumuşadığı ve temel prensiplerinden vaz geçiği yorumlarına neden olduğu yönündeki eleştiri ise adeta tekfirci kesimlere davetiye çıkarır nitelikte. 

ÖSO'nun bütün cihad yapıları tarafından tekfir edildiği izlenimi verilen analizde adeta Küresel Cihad Hareketi'nin Esad iktidarını bırakıp ÖSO ile savaşması teşvik ediliyor. Her ne kadar bazı tekfirci gruplar ÖSO'yu mutlak anlamda tekfir etseler de Küresel Cihad yanlıları ÖSO  üyelerinin çoğunun İslami düzen istediğinin bilincindeler. İşte Guardian tarafından kaleme alınan propaganda dolu bir analiz. Batı'lı güçlerin propaganda savaşına ilginç bir örnek. Analizde yer alan gerçek dışı iddialar ve Suriye direnişine zarar vermesi amaçlanan gizli mesajları incanews okurları için inceledik. Mavi karakterlerle belirlenen yerler bize ait analizleri siyah karakterler ise orijinal metni içerir. 

KALIPLARI KIRAN NUSRET CEPHESİ GÖNÜLLERİ NASIL KAZANIYOR?

Analiz Nusra'ya övgü cümlesiyle başlıyor. Böylece okurların güven duyması sağlanıyor. Okur psikolojik olarak sonraki propagandalara hazırlanıyor. 


10 Temmuz, The Guardian


http://www.guardian.co.uk/world/2013/jül/10/syria-al-nusra-front-jihadı

Suriye’deki ana cihat grubu düzenli, merkezi yapıya sahip ve kaynaklarını zekice kullanıyor. 

Doğu Suriye’nin Sedadı şehrindeki petrol şirketini yöneten El Kaide bağlantılı zayıf, geniş omuzlu, gittiği yerlere kendisine sakallı korumalar eşlik eden komutanı yeni ele geçirilen şehirdeki insanların cihat yönetimi ile alakasını açıklıyor.

“Gidin ve sokaktaki insanlara Suriye’nin herhangi bir yerinde bizimki kadar etkili yönetilen başka bir kurtarılmış bir şehir olup olmadığını sorun” diye övünüyor. “Burada elektrik, su, ekmek ve emniyet var. İnşallah bu Suriye’deki İslami hilafetin çekirdeği olacak”.

İfadeler aslında Nusra liderlerini kibirli, kendini beğenen kimseler olarak gösteriyor. İnsanların rahatsız olacağı bir sunum yapılıyor.


Suriye’deki ana cihat grubu Nusret Cephesi, Ortadoğu’da dağlardaki sığınaklarından İslam devleti kurmaya çalışan cihatçı savaşçılar klişesini yıkıyor. Kuzeydoğu Suriye’de Nusret Cephesi büyük miktarda buğday ambarı, fabrika, petrol ve doğalgaz sahaları, rejimden ele geçirilen araç filolarına ve muazzam bir cephaneliğe kumanda ediyor.

Yukarıdaki ifadelerde diğer bölgelerdeki direnişçi yapılar aşağılanıyor. Yobaz mağara cihadcıları olarak tanımllanıyor. Görünümde övgü cümlesi gibi gözükürken aslında aşağılama yapılıyor.


Kumandan Nusret Cephesi’nin Sedadı sakinlerine sağladığı hizmetlerden bahsediyor. Öncelikle burada yemek var: Her gün 225 çuval buğday özel ekipler tarafından pişirilip ekmek yapılıyor ve bütün mahallelere dağıtılıyor. Sonra gün boyunca kesintisiz çalışan bedava elektrik ve su var. Ayrıca küçük bir kliniğin sağladığı Nusret sağlık hizmetleri, Emir’e itaat yemini edip etmediğine bakmaksızın gelenleri tedavi ediyor. Son olarak burada düzen ve yeni atanan hakimlerin Şeriat kanunlarına göre sağladığı hızlı bir adalet var.

“Bu insanlara emniyet sağlamamız için Allah bizi seçti ve biz hizmetlerimiz için karşılık beklemiyoruz” diyor Emir. “İnsanlara hizmet için kendimizi feda etmeye yemin ettik. Biz gidersek aşiretler petrol ve ganimet için birbirini öldürmeye başlarlar. Aşiretlerle ilgilenirken gücümüzü göstermek mecburiyetindeydik. Şu anda bile her gün bir ila üç kişi petrol kavgası yüzünden ölüyor. Ayrıca buğday ambarlarını da koruyoruz, bütün silolar kontrolümüz altında”.

“Bütün bu zenginlikler Müslümanlar için” diyor.

Suriye'li aşiretlerin vahşi kabileler olarak sunulduğu bu bölümde savaş sonrasında çatışmalar olacağı ima edilerek Suriye'ye yönelik umutlar da törpüleniyor. 

Petrol Sorumlusu


Sedadı’den birkaç kilometre uzakta gagalarını yere gömmüş uzun bacaklı kuşlara benzeyen petrol pompaları ile beneklenmiş tepelerin arasında seyahat ederek Nusret Cephesi’nin bölgedeki en değerli varlığına geldik: Gaz sorumlusu olarak bilinen genç bir komutan tarafından yönetilen bir doğalgaz rafinerisi.

Ofisinde bilinçli olarak bilgisayarlı masa kullanmaktan kaçınan emir, İslam savaşçısına yakışan basit hayat tarzına uygun şekilde yere serdiği yeşil kilimde oturuyor. Nerdeyse iskelet kadar zayıf, kulaklarının arkasına attığı uzun siyah saçları ile çevrili yakışıklı yüzü kendisine muzip bir playboy havası vermiş.

Nusra komutanı playboylara benzetilerek aslında aşağılanıyor.

Muhalifler rafineriyi ilk ele geçirdiklerinde bölgedeki bütün tugayları temsil eden ortak bir komite tarafından yönetiliyormuş. Ancak sonraları emir ufak tefek hırsızlıkları yüzünden diğerlerini kovmaya karar vermiş.

“Hür Ordu’nun (ÖSO) finansmanı yok bu yüzden aptalca şeyler çalıyorlar” diyor aşağılayıcı bir ses tonuyla. “Herşeyi çalıyorlar”.

ÖSO üyelerinin de bu analizleri okudukları bilinen bir gerçek. Bu ifadeler Nusra'nın resmi açıklamaları değil. Ayrıca konuşanın kim olduğu da bilinmiyor. Bu ifadeleri okuyan ÖSO savaşçılarının Nusra'ya kin besleyecekleri bilinerek bilinçli  olarak ÖSO kötüleniyor. 


Nusret Cephesi’nin doğudaki başarısının sırrının düzen olduğunu söylüyor. Ele geçirilen bütün ganimetler Müslüman hazinesi olarak adlandırdığı merkez komiteye gidiyor. Ordan da farklı savaş cephelerine yönlendiriliyor.

“Biz buraya silahlar ve arabalar getirdiğimiz zaman onları elimizde tutmuyor, hazineye gönderiyoruz ve onlar dağıtımını yapıyor”.

Rakip grupların ganimet gelirlerini israf ettiğini söylüyor. “Eğer paran dağınıksa başarılı olamazsın. Fakat gelir kaynaklarını merkezileştirirsen çok şey yapabilirsin”.

Devrim başladığında bir hukuk öğrencisi olduğunu söylüyor Emir. O zamanlar kendisini selefi olarak niteliyor ancak El Kaide’yi takip etmiyormuş. Bir yıl boyunca Hür Ordu sancağı altında savaşmış. El Kaide doğuda ilk ortaya çıktığında devrime zarar vereceklerini düşünmüş. “El Kaide’nin politikalarını onaylamazdım. Şu anda bile sahada hatalar yapıyorlar ve bu yüzden Irak ve Somali’de aksilikler yaşadılar. Kuran ve vaaz yerine kılıca çok fazla önem veriyorlar” diyor.

Burada söylenip söylenmediği bilinmeyen ifadeler ile El Kaide karalanmış oluyor. Bazı direnişçilerin savaş makinelerine dönüştüğü her ne kadar gerçek olsa da Cihadi yapıların silaha Kur'andan çok önem verdiği iddiası gerçeği yansıtmıyor.

“O zamanlar Amerika’ya düşmanlığımızı ilan etmenin gereği olmadığını düşünüyordum. Cihatçı olabilirdik ancak aynı zamanda Hür Ordu sancağını kullanabilirdik”.

Fikrini değiştirmesine sebep olan şey ise Hür Ordu’daki kaos ve yolsuzluklar. ÖSO tarafında dört kez savaştığını ve daha çatışmanın ortasında ganimetler için nasıl tartıştıklarını gördüğünü söylüyor.

“Dini liderler bize körü körüne savaşmanın manasız olduğunu, ÖSO bayrağının kafir sekülerizmin bayrağı olduğunu, ilan etsek de etmesek de Amerika’nın her zaman bizimle savaşacağını ve asla tatmin olmayacağını söylüyorlar” diyor.

Nusret Cephesi'nin bütün Özgür Suriye Ordusu üyelerinin tekfir ettiği iddia ediliyor. Oysa Nusret Cephesi ÖSO'nun büyük çoğunluğuyla işbirliği  yapıyor ve 2 yıldır tek bir çatışma dahi gerçekleşmedi. Nusret Cephesi'nin  ABD ile işbirliği yapan ÖSO liderlerini  diğer ÖSO gruplarından ayırdığı ise biliniyor.


“Beşşar’ı devirip aynı küfür düzenini kurması için ülkeyi ÖSO’ya teslim edemeyiz. Biz sadece Beşşar’la değil, sistemle de savaşıyoruz” diyor.

Savaş sonrası direnişçilerin kendi içinde çatışması beklentisi ifade ediliyor.

Nusret Cephesi’nin savaşta kullandığı taktikler Ortadoğu’daki El Kaide bağlantılı muadillerinin kullandığı taktiklerden daha az sert değil. Ziyaretimizden birkaç hafta önce bir aşiret ile petrolle alakalı bir kavga yüzünden Nusra savaşçıları Albu Saray köyünü muhasara etti ve bütün erkek nüfusunu esir aldı. Birkaç tanesi bir Nusra komutanının öldürülmesinden mesul tutularak infaz edildi ve köydeki birçok ev dümdüz edildi.

Burada Nusra'nın yaptığı söylenen katliam şu ana kadar haberlere çıkmış değil. Ayrıca Nusra karşıtı haber kaynakları ve grupların dahi böyle bir iddiası yok. Yaptığımız araştırma bu iddianın yalan olduğunu gösteriyor. İfadelerle Nusra'nın vahşi katliamcı bir çete olduğu izlenimi veriliyor. 

“Neden Amerikalılarla İsrail her zaman kazanıyor Araplar kaybediyor biliyor musun” diye soruyor Emir. “Çünki biz Araplar duygusalız”.

Amerikalıların ve İsrail'lilerin her zaman kazandığı analizi yapan Guardian'ın yorumu. Amerikalı generaller arasında ve gözlemciler arasında Amerika'nın Irak ve Afganistan'da hedeflerini gerçekleştiremediği ve büyük hezimet aldığı adeta konsensüsle kabul edilmiş durumda. 


Aksine El Nusra uluslararası bir kuruluş ve duygular üzerine bina edilmemiş. Nusra mensupları irtidad ettikleri ispatlandığı takdirde kardeşlerini ve arkadaşlarını öldürmeye hazır olmak durumundalardı.

Nusra'nın kendi arkadaşlarını ve kardeşlerini vuran vahşi ve acımasız bir yapılanma olduğu izlenimi veriliyor.

“Albu Saray’ı vurmak önleyici bir darbeydi” diyor. “Zayıflardı ve kötü bir şöhretleri vardı. Onları öldürmek daha güçlü kabilelere bir derstı. Bizden korkmaya başlayacaklar”.

Nusra'nın Albu Saray köyündeki aşireti zayıf olduğu için ve diğerlerine ders olsun diye vurduğu belirtilerek hem vahşi olduğu, hem sadece gücü ayıflara yeten korkak bir yapı olduğu hem de başkalarına ders vermek adına bir köyü yerle bir ettiği iddia ediliyor.

Bu belimizi kırdı

Cihatçılar doğuda güçleniyorsa da engelsiz değiller. Bu engellerden ilki Irak’ta Amerikalılara oldukça fayda sağlayan, Amerikanın cihatçılarla savaşmaları için kabilelere para verdiği Şehva (Uyanış) konseyleriydi. Irak’ta bu taktik cihatçılara ağır darbeler indirdi, ancak Yemen, Somali ve Afganistan’da net olmayan sonuçlar verdi.

Ancak Irak’ta birkaç aşiret liderini ikna etmek Amerikalılara uzun süren karmaşık müzakereler ve büyük miktarda paraya mal olmuşken Suriye’de nerdeyse her marjinal aşiret lideri ve akrabaları Şehva fikri ve getireceği para ile flört ediyor.

Savaş sonrası çatışmaların yaşanacağına işaret edilerek direnişin güvenliği ve barışı sağlayamayacağı ima ediliyor.

“ÖSO’nun Şehva’ya dönüşeceği ve bize cephe alacağı söylenirdi ancak bunların abartı olduğunu düşünüyordum” diyor Emir biz ayrılırken. “Şimdi ise bunun olacağından eminim”.

“Esad düştükten sonra ÖSO taburlarının üçe bölüneceğini düşünüyorum. Bazıları evlerine ve eski hayatlarına geri dönecekler, bazıları Şeriatı hakim kılmak için bize katılacaklar ve üçüncü kısım Sehva olup bize karşı savaşacak”.

ÖSO ile Nusra'nın çatışma içine gireceği beklentisi hem dile getiriliyor hem de adeta teşvik ediliyor.Böylece bu analizi okuyan tekfirci kesimler de ÖSO'ya karşı kışkırtılıyor.

“Uyanış”tan daha çok korkulan şey ise cihadcıların kendi aralarında bölünmesi. Doğu kırsalında grubunu bekleyen zorlukları düşünürken eski kendi güvenen, cihatçı konuşma tarzını terketmiş başka bir üst düzey Nusra komutanı ile tanıştım.

“Herkesle savaşmayı beklerdim, kabilelerle, Hür Ordu ile.. herkesle. Fakat diğer cihatçılarla? Bu günün geleceğini hiç düşünmezdim” diyor.

Cihad yapılarının kendi aralarında çatıştığı izlenimi veriliyor. Bu ise gerçeği yansıtmıyor. 

Bir çoklarının Nusra’ya karşı bir darbe olarak değerlendirdiği hadiselerde Irak El Kaidesi (AQİ) lideri Ebubekr el Bağdadi organizasyonunu kendi liderliğinde Suriye’deki kardeşleri ile birleştirdiğini ilan etti. AQİ ile Nusra arasındaki müteakip anlaşmazlıklar 1960’larda Suriye ve Irak Baas partisi şubeleri arasındaki iç çekişmeleri hatırlatıyordu.

“Evet başlarda Irak El Kaidesi bize silah verdi ve lider kadrolarını gönderdi. Allahın rahmeti üzerlerine olsun. Ancak şu an bir devlet haline geldik, muazzam alanlar kontrol ediyoruz. Onlarsa halen bir fırka, Irak’ta toprak kontrol etmiyorlar. Onlara Irak’taki retçi hükümete karşı savaşlarında kılıçlarını güçlendirmek için arabalar ve silahlar gönderdik. Şimdi ise onların bir parçası olmamızı istiyorlar bunu anlamıyorum” diyor kumandan.

Bu ifadelerle Nusra ile Irak İslam Devleti isimli grubun arasındaki anlaşmazlığın usul ve üslup anlaşmazlığı ve tekfirci söylemlerin ve halka yönelik tedrici olmayan sert uygulamaların  neden olduğu bir tartışma değil de para ve çıkar nedeniyle gerçekleştiği iddia ediliyor. 

Yabancılar, Iraklılar, Tunuslular, Mısırlılar ve diğerleri Nusra Irak Emirinin emirlerine itaat etmediği için öfkelilerdi ve yüzde sekseni Bağdadi’ye iltihak etmişti.

“Bu belimizi kırdı. Birçok savaşçımız gevşedi. Emirler arasında anlaşmazlık varken neden savaşmalıyız diye soruyorlar”.

“Nusra Cephesi’nin yumuşadığını, kafir Hür Ordu’dakilerle işbirliği yaptıkları ve birlikte savaştıklarını iddia ediyorlar” diyor komutan. “Gerçekte ise bu bölgelerde Nusra’yı kabul eden ve ideolojimizi kabul eden insanların birçoğu kendi insanlarının (Bölgelerdeki Hür Ordu savaşçıları kastediliyor-Çeviren) bize katıldığını gördüğü için bunu yaptı. Şimdi ise El Kaide bütün ağırlığıyla geldiği için geri duruyorlar”.

Nusra'nın ÖSO ile beraber operasyonlar yapması alttan alta eleştiriliyor ve tekfirci gruplara "Nusra akidesi bozuk ÖSO ile beraber hareket ediyor" mesajı verilerek bu gruplara malzeme sağlanıyor. 

Mekkelilerin vadilerini yabancılardan daha iyi bildiklerini anlatan bir Arap atasözü söylüyor: “Biz sadece savaşmak ve öldürmek için burda olan yabancılardan daha iyi biliyoruz. Irak’ta yapılan hatalardan ve El Kaide’yi kabilelerle karşı karşıya getirip devrilmesine yol açan hatalardan ders almalıyız”.

Sedadı’deki petrol şirketinin merkezinde çalışanlar metal çarşafların gölgesinde yeni liderlerini tartışıyorlardı. “Bir despotu (Beşsar) kovduk ancak yerine başkasını getirdik” diyor bir adam Nusra’ya sadakat yemini eden ve işine devam etmesine izin verilen bir mühendise.

Bu ifadelerle halkın Nusra'yı diktatör Esad ile aynı gördüğü iddia ediliyor. Nusra'nın diktatörleştiği ve despot olduğu izlenimi veriliyor.

“Her yerde olduğu gibi burda da iyi ve kötü insanlar var” diye cevap veriyor mühendis.

“Neden bütün buğday silolarını alıp diğerlerine birşey bırakmamak sizin için sorun değil” diye soruyor diğeri.

“Çünki en iyi yönetenler Nusret Cephesi ve onlar buğdayı korumaya muktedirler” diyor mühendis.

“Vallahi” diyor şikayetçi olan adam. “Nusra burdaki herşeyden bir parça alıyor, soluduğumuz havadan bile”.

Nusra'nın hayatı yaşanamaz hale getirdiği iddia ediliyor. Gerçek ise Nusra Cephesi'nin Suriye'de neredeyse sarsılmaz bir güvene sahip olması. 

 
NOT: Nusret Cephesi bütün resmi açıklamalarını Minaretul Beyda isimli medya üretim merkezinden yayınlamakta ve hiç bir Nusra komutanı basına demeç vermemektedir.  Şu ana kadar Nusra Cephesi komutanlarıyla gerçekleştirilmiş ve doğrulanmış sadece bir röportaj bulunmaktadır. Guardian'ın bu  röportajı hiç gerçekleşmemiştir. 

Kaynak: İnca News - Abdulkadir Şen
islammilleti.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol