İSLAM MİLLETİ
Gerçekleri Görmek Ve Anlamak İçinSAKLANAN GERÇEĞİ ANLAMAK İÇİN

“İngiliz Ajanı” Hikayesi


Kitabın temel iddiası şu; “1700’lerin başında, Hampher isimli İngiliz casusu Osmanlı coğrafyasında faaliyet göstermiş. Basra’ya gelmiş, orada Muhammed bin Abdulvahhab ile temasa geçmiş, O’nu yönlendirerek Vahhabilik akımının kurulmasını sağlamış. Dolayısıyla Vahhabi düşüncesi bir İngiliz ajanının tertibidir”.

Kitap, Hakikat Kitabevi’nin yayınları arasında bulunmaktadır, gelin birlikte bu kitabın hakikatini inceleyelim.

Bir insanı sevmeyebiliriz, görüşlerini de benimsemeyebiliriz, fakat bu, bize ona iftira atma hakkını vermez. Tam tersi müfterilerin iftiralarına karşı durmak insan olmanın gereğidir. Vahhabilik olarak isimlendirilen akım hakkında bendeniz de dahil olmak üzere, insanımızın çoğunluğu detaylı bir bilgiye sahip değildir. Fakat onlar hakkındaki yargımızı, başkalarının değerlendirmeleri ile değil, kendi kaynaklarından elde etmeliyiz.  Başkalarını dinlemeden önce (hele bir İngiliz ajanından önce) , onların inançlarını, görüşlerini onların kendi kaynaklarından öğrenmeliyiz.

Bu konu hakkında bir makalesi bulunan Şuayb Hasan isimli bir araştırmacı, kitabın aslını bulmak için British Library’de yaptığı araştırmanın sonuçsuz kaldığını, ne bu isimde bir İngiliz ajanı ne de O’nun hatıralarına rastlamadığını ifade etmektedir. (Bkz: http://www.islamicawakening.com/viewarticle.php?articleID=1105&pageID=439)

Velev ki Hampher isimli bir İngiliz ajanı vardı ve bu kitabı yazdı. Bu durumda “Eğer bir fasık size bir haber getirirse onun aslını araştırın” ayeti mucibince, bu inkarcının getirdiklerinin de doğruluğunu araştırmamız gerekmektedir.

Kitabı çeşitli yönlerden ele almaya başlamadan önce, şunu da ifade edelim, aşağıda kitaptan alıntılar bulacaksınız, bu alıntılardaki ifade bozuklukları kitabın kendisinden kaynaklanmaktadır, biz de yayınevinin sağladığı dökümanda düzeltme yapmadan aynı şekilde alıntı yaptık.

Tarihi Çelişkiler:

İngiltere’nin Durumu

Kitap Hampher’in şu sözleri ile başlıyor; “Büyük Britanyamız çok genişdir. Güneş, denizleri üzerinde doğduğu gibi, yine bu denizlerin üzerinde batar. Devletimiz, Hindistân, Çin ve Ortadoğudaki sömürgelerinde nisbeten za’îfdir. Bu memleketler, tam ma’nâsı ile idâremizin altında değildir. Fekat, buralarda çok faal ve başarılı bir politika tatbîk ediyoruz. Hepsi elimize geçmek üzeredir.”(sh.5)

Kitabın yazıldığı iddia edilen 1700’lerin başlarında İngiltere henüz “üzerinde güneşin batmadığı ülke“ değildir. Hindistan bu dönemde henüz İngiliz sömürgesi olmamıştır. Hindistan’ın sömürgeleştirilmesi 1757 yılında Bengal’in işgalinden sonra başlar. Ve yine 1710 yıllarında İngiltere’nin Çin’de herhangi bir sömürgesi de bulunmamaktaydı.
“Hasta Adam” Tabiri

Kitapta, Osmanlı Devleti’ne atfen, “Hasta Adam” tabiri kullanılıyor. Hampher şöyle diyor;

“Hepsi de, lehimize olmak üzere, Hasta Adamla [Osmânlı devletini kasd ediyor] bir kaç anlaşma yapmışdık. Müstemlekeler nâzırlığının tecribeli adamları, bu hastanın bir asrdan az bir zemân zarfında can vereceğini söylüyorlardı.”(sh.6)

1700’lerin başında yaşadığı iddia edilen bir kişi, kendisinden neredeyse 120 sene sonra ortaya atılacak olan “Hasta Adam” tabirini nereden bilir? Osmanlı için bu sıfat ilk defa 1853 yılında, İngiliz elçisi ile yaptığı bir toplantıda, Rus Çarı I. Nikola tarafından kullanılmıştır. Ayrıca, kitapta iddia edildiğinin tersine, 1700’lerin başında Osmanlı hala güçlü bir devlettir ve hiç bir kimse onun yüz sene içinde yıkılacağı tahmininde bulunamazdı, ki zaten yüz sene sonra değil, iki yüz sene sonra yıkıldı.

Muhammed b. Abdulvahhab ile tanışması

Ajan Hampher ilk olarak 1710’da İstanbul’a gelir, iki sene kalır ve Londra’ya geri döner. Londra’da altı ay kalır.Ardından 6 aylık yolculuk sonrası Basra’ya varır. Bu durumda Basra’ya gelmesi 1713 yılına tekabül eder. Ve Basra’da üç sene kalır.

Basra’da Muhammed b. Abdulvahhab ile tanışır. İddiasına göre, Hampher, Abdulvahhab’a, namazın, orucun, cihadın farz olmadığını telkin eder ve Abdulvahhab ikna olur. Mut’a nikakının caiz olduğunu söyler ve Safiyye isminde aslında hiristiyan bir kadına müptela eder. Tüm bu iddialar, Abdulvahhab’ın yaşı ile tutarsızdır. Çünkü Muhammed b. Abdulvahhab’ın doğrum tarihi 1703’tür. Yani Hampher’in bahsettiği zamanda Abdulvahhab on yaşındadır.

Ayrıca Abdulvahhab’ın hayatını anlatan eserlere göre, Abdulvahhab ilk defa 1722 yılında Basra’ya gelmiştir. Yani 1712-1722 yılları arasında Hampher’in Abdulvahhab ile Basra’da buluşma şansı yoktur.

Bu üç tarihi çelişki bu kitabın yazım tarihin en iyi ihtimalle 1860 sonrası olduğunu göstermektedir. Yani Muhammed b. Abdulvahhab’ın ölümünden en az 70 sene sonra.

İslam ve İslamî Fırkalara Dair Değerlendirmeleri

İslam’ı ve zamanın İslamî devleti Osmanlı’yı yıkmak için çalışan bu ajanın İslam hakkındaki değerlendirmeleri, hiç de bu dinin bir düşmanının tabirlerine benzememektedir. İslam’dan ve Sünni mezheplerden daima takdir ederek bahsetmektedir.

İstanbul’un ve İstanbul’daki İslam anlayışının daima takdis edilmesi

Şöyle diyor Hampher;

“Çok yorucu bir yolculukdan sonra İstanbul’a vardım. İsmimin Muhammed oldugunu söyledim ve müslimânların ma’bedi olan câmi’e gitmeğe başladım. Müslimânların disiplinli, temiz ve itâatkâr oluşları çok hoşuma gitdi. Bir ara kendi kendime: (Bu ma’sûm insanlarla neden savaşıyoruz? Mesîh efendimiz, bize bunu mu emretdi?) dedim. Fekat, ben hemen bu seytânî[!] düşünceden döndüm ve en güzel bir şekilde, vazîfemi yerine getirmeğe karâr verdim.”(sh.10)

İstanbul’daki müslümanların hiçbir kusurundan bahsedilmiyor, disiplinli, temiz ve itaatkar olmaları takdir ediliyor. Aşağıdaki cümleleri ise bir mezhep fanatiğinin ifadelerini andırıyor, kaldı ki şu anda da bu kitap mezhep fanatiklerinin elinden düşmüyor.

“Bu mağrûr genç nerede, o Türkiyede yanında okuduğum Ahmed efendi nerede! O âlim, selefleri gibi, dağa benziyordu. Hiç bir güç, onu yerinden oynatamazdı. Ebû Hanîfenin ismini zikr etmek istedigi zemân, kalkar abdest alırdı. (Buhârî) nâmındaki hadîs kitâbını eline almak istedigi zemân, yine abdest alırdı. Sünnîler, bu kitâba son derece i’timâd ederler”. (sh.26)

“Kendisinden ayrılırken, (Abdulvahhab) İstanbula gitmeği düşünüyordu. Bu fikrinden vazgeçmesi için, çok telkînde bulundum ve “Oraya gitdikden sonra, seni tekfîr edebilecekleri bir söz sarf eder ve seni öldürmelerinden çok endişe ediyorum” dedim. Gâyem başka idi. Oraya gitdikden sonra, eğrilerini doğrultacak, Ehl-i sünnet i’tikâdına dönmesini sağlayacak derin âlimlerle görüşmesinden ve bütün emellerimin zâyi’ olacağından korkuyordum. Çünki, İstanbulda ilm ve İslâmın güzel ahlâkı vardı.”(sh.40)

Görüyorsunuz ki aziz okurlar, ajanımız Hampher, İslam’a düşman ama, İslam’ın hakikatinden, ilminden ve güzel ahlakından haberdar ve hangi mezhebin doğru olduğunu dahi tesbit edebilmiş. Yoksa bu ajan bir Sünni müslüman mı!!?
Şiiler

“Hulleden Necefe, Âzerbaycanlı bir tüccâr kıyâfetinde gitdim. Şî’î din adamlarıyla arkadaşlık ve samîmiyyet kurdum ve onları aldatmaya başladım. Onların ders halkalarına katıldım. Sünnîlerin çalışdıkları gibi, fen bilgilerine çalışmadıkları ve onlardaki güzel ahlâka mâlik olmadıklarını gördüm. Meselâ:

1- Osmânlı hükûmetine son derece düşmandılar. Çünki, onlar şî’î, Türkler sünnî idi. Sünnîlere kâfir diyorlardı.

2- Şî’î âlimleri, tıpkı bizim duraklama devrindeki papazlarımız gibi, kendilerini tamâmen dînî ilmlere vermiş, dünyevî ilmlerle çok az ilgileniyorlardı.

3- İslâmiyyetin hakîkatinden, ulviyyetinden ve fen ve teknikdeki terakkîlerden haberleri yokdu.” (sh.36)

“Necdli Muhammedin, Basrada kalmak istemedigini anlayınca, Isfahan ve Sîrâza gitmesini tavsiye etdim. Çünki, bu iki şehr çok güzeldi. Halkı da, şî’î idi. Şî’anın ise, Necdli Muhammede te’sîr etmek ihtimâli yok idi. Çünki, Şî’îlerde ilm ve ahlâk noksandı.”(sh.40)

“Şî’î asîretler arasında kavgalar çokdu. Her gün birbirlerini öldürüp yağmalıyorlardı. Cehâlet korkunç bir seklde yaygındı. Şî’îlerin bu hâli, kilisenin Avrupayı istilâ etdigi zemânları bana hâtırlatıyordu. Necef ve Kerbelâdaki din adamları ve onlara baglı bir ekalliyyet hâricinde, her bin şî’îden bir okur yazar çıkmıyordu.” (sh.38)

Şiilerle ilgili bu ifadeleri ve Sünnileri yüceltmesi kitabın yazarının bir İngiliz ajanı değil, halis bir Sünni mezhep mensubu olduğunu işaret etmektedir.
Muhammed b. Abdulvahhab’ın Görüşleri

Kitap’ta Hampher’in, Muhammed b. Abdulvahhab’ı, İslam’ın açık naslarını inkar ettirdiği iddia edilmektedir. Namazın, orucun, cihadın farz olmadığını iddia eder ve Abdulvahhab da bu iddialarına karşı birşey diyemez. Mut’a nikahının caiz olduğunu kabul ettirir ve Safiyye ismindeki hiristiyan kadın ile mut’a nikahı yaptırır. Aşağıdaki altı maddelik planı kabul ettirir;

“1- Bütün müslimânları, tekfîr edip, onları öldürmenin, mallarını ellerinden almanın, nâmûslarına tecâvüzün, erkeklerini köle, hanımlarını câriye yapıp, köle pazarlarında satmanın halâl oldugunu söyleyecek.

2- Mümkinse, Kâ’benin bir put olduğu için, yıkılmasının lâzım olduğunu belirtecek. Hac ibâdetini ortadan kaldırmak için, kabîleleri hâcılara saldırtıp, mallarını ellerinden almağa ve onları öldürmeğe teşvîk edecek.

3- Müslimânları, Halîfeye itâ’at etmekden men’ etmeye  çalısacak. Onları Halîfeye karsı isyân etmege teşvîk edecek ve bu iş için, ordular hâzırlayacak. Her vesîle ile, Hicâz eşrâfı ile harb etmenin ve onların nüfuzlarını azaltmanın lâzım olduğunu yayacak.

4- Mekke, Medîne ve diğer İslâm memleketlerinde bulunan türbe, kubbe ve mukaddes yerlerin put ve şirk olduklarını söyliyerek, yıkılmalarının lâzım olduğunu i’lân edecek. Mümkin mertebe, Muhammed Peygambere, Halîfelerine  ve bütün mezheb büyüklerine hakâret olunmasına vesîle olacak.

5- İslâm memleketlerinde mümkin mertebe ihtilâl, zulm ve anarşiyi te’mîn edecek.

6- Hadîslerde yapılmış oldugu gibi, ilâve ve noksanlıklarla, tahrîf edilmiş bir Kur’ân neşr etmeye çalışacak.” (sh.73)

Bu kitabın  Muhammed b. Abdulvahhab’ın fikirleri hakkındaki bu iddiaları ne derece doğrudur? Bunu tesbit etmenin yolu bu kişinin kitaplarını okumak ve görüşlerini benimseyenlerin durumlarını incelemek değil midir? Bu kitabın haricinde hangi kitap bu iddialara yer vermiştir. Abdulvahhab namaz kılmayan, oruç tutmayan, Kabe’yi yıkmak isteyen bir kimse midir? Yukardaki tutarsız iddialara göre bir insan, bir müslüman yaftalanır mı? Bu iddiaların tutarsızlığını görmek için Abdulvahhab’ın kitaplarını okumak ve O’nun takipçilerinin fiillerini incelemek yeterlidir.

İslam’a karşı hürmetkâr ifadeleri, İstanbul’un ve Sünnilerin daima takdir ile anılması ve Şiilerin tahkir edilmesi, Muhammed b. Abdulvahhab’ın da yerin dibine batırılması bu kitabın kaynağının Sünni ve İstanbul’lu bir müslüman olduğunu işaret etmektedir. Harvard’s Olin Institute’dan Bernard Haykel, “Bir İngiliz Ajanının Hatıraları” isimli bu kitabın yazarının, kuvvetle muhtemel Eyüb Sabri Paşa isimli bir Osmanlı Amirali olduğunu söylemektedir. Yukardaki tesbitlerimizle uyumlu bir değerlendirmedir.

El-Hasıl, Osmanlıların son dönemlerinde ve Osmanlı sonrasında Vahhabilerin İngilizlerle işbirlikleri bilinmektedir. Fakat takipçilerinin ihanetinin sorumluluğu Muhammed b. Abdulvahhab’a yüklenemez ve bu ihanetler Muhammed b. Abdulvahhab’a iğrenç iftiralar atma hakkını kimseye vermez.

Selam ile…

Fatih Sami KARAKAŞ

 

islammilleti.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol